Kadir ATICI
Sanat kavramı, insanlığın başlangıcından günümüze birçok düşünür tarafından farklı tanımlamaktadırlar. Bu nedenle sanatın kat-i bir tanımını yapılamamaktadır. Sanatın birden çok tanımının yapılması ise sanatın çok yönlü değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü sanat, insanoğlunun en evrensel anlatım aracıdır.
“Sanat eserleri geçmişin evrimsel kayıtlarıdır.”
Sanat nedir? sorusuna verilen cevaplar, sanat diye ifade ettiğimiz çok karmaşık olgunun farklı bir yanını tanımlamaktadır. Sanat kavramının tartışılması ise XIX. yüzyılın sonlarında gündeme gelmiştir. O zamana kadar, sanatın bilimsel teorilerde olduğu gibi sanatın sınırlandırılmış kesin bir tanımını yapmak mümkün değildi. Dolayısıyla geçmişteki düşünürler-estetikçiler sanatın özüne ilişkin somut verilerden öte varsayımlar ve tartışmalar üzerinde yoğunlaşmışlardır.
Sanatın evrensel nitelikleri, sözgelimi özgünlüğü, tekniği, yeniliği genel bir tanıma gitmeyi haklı olarak engellemektedir. Ayrıca, tarih boyunca her kültür dönemi ve alanı kendine özgü, bir daha yinelenmeyen, yinelenemeyen bir sanat meydana getirmiştir. Genel anlamda, “Sanat, bireyin özgürleşmesi, ruhun maddeye dönüşmesidir. Bireyi diğer insanlardan hem farklı kılan, hem de ortak değerlerde buluşturan bir varlıktır sanat, evrensel bir araçtır; sözlü ya da sözsüz iletişim aracıdır.” olarak tanımlanabilir. Sanatsal anlatım dilini öğrenen kişi geçmişteki ve günümüzdeki sanat yapıtlarını inceleme ve onları anlama yetisine sahip olmaktadır. Bu durum kişilerde görsel duyarlılığı artırmaktadır.
Sanat, insanın duygu ve düşüncelerini son derece değişik, özgün ve her şeyin ötesinde güzel üsluplar içinde anlatmasıdır. Ayrıca insanın kendini ifade etme yollarından biridir. Prof. Dr. Semavi Eyice Sanat Tarihini şöyle tanımlamaktadır; “Kültür mirası olarak adlandırılan eski eserlerin, tanıtılması ve öğretilmesi ile uğraşan bilim dalıdır” der.
“Sanat tarihi, kişinin kendi kültürünü ve dünya kültürünü öğrenmeye, araştırmaya sevk eden bir alandır. İnsanların toplumdaki yerlerini bulması açısından oldukça önemlidir.”
Sanat tarihi temel olarak insanın gerçekleştirdiği üretimlerin hangi amaçla yapıldığını ve neye hizmet ettiğini anlamaya çalışır. Bu noktada arkeolojiyle kesişen pek çok tarafı olan sanat tarihinin bağımsız bir bilim dalı olarak arkeolojiden nasıl ayrılacağı bilim çevrelerince uzunca bir süre tartışılmıştır. Çünkü arkeoloji de ilk insandan itibaren insan üretimlerini incelemektedir. Ancak burada dikkat edilecek husus bu üretimlerin estetik kaygıyla yapılıp yapılmadığı ve eserin orijinalitesinin olup olmadığıdır. Diğer taraftan kronolojik bir ayrımda söz konusudur. Nitekim genel olarak sanat tarihi Roma İmparatorluk devrinin sonundan itibaren günümüze kadar olan zaman dilimini, arkeoloji ise daha önceki devirleri esas alır. Bu kronolojik sınırlar dâhilinde sanat tarihinin iki ilgi alanından birincisi doğrudan sanatçı ve eserleriyle ilgilidir. Sanat eserinin hangi sanatçıya ait olduğunu bulmak, sözü edilen eserin sanatçının mesleki aşamalarından hangisinde oluşturulduğunu belirlemek ve özellikle incelenen eserin ve sanatçısının varsa kendisinden sonrakiler üzerinde bıraktığı etkiyi bulup ortaya çıkarmaktır. Diğeri ise tarihi süreç içinde sanat eserinin bağlanacağı geleneğin üslup ve biçim gelişimlerini tespit ederek kavrayabilmektir. Sanat tarihinde konular genel olarak mimari ve el sanatları (küçük sanatlar) olarak iki gruba ayrılır. Mimaride yapıların hangi amaçla kullanıldığı göz önüne alınarak, dinî (cami, mescit, kümbet, türbe, kilise, manastır, şapel gibi), askerî (kale ve surlar gibi) ya da sivil yapılar (kervansaray, han, hamam, saray, köprü ve ev gibi) olarak sınıflandırıldığı gibi, plan tiplerine, örtü sistemlerine ya da geçiş elemanlarına (tromp, pandantif ve üçgen gibi) göre de ayrıma gidilebilir. El sanatlarında ise konular çini, ahşap, maden, cam, halı, kilim, resim ve minyatür şeklinde belirlenebileceği gibi yapım tekniği (çini mozaik ve kündekâri gibi) dikkate alınarak ya da desen ve motiflere (figürlü, bitkisel ve geometrik gibi) göre de belirlenebilir.
Bu bilim dalı, bir sanat ya da sanatlar arasındaki ilişkileri tarihsel boyutta kurma amacıyla hareket eder; sanatı oluşturan öğelerin tarih içindeki ağırlığını ve dağılım düzenini saptarken, sayısız ve karmaşık sanat olgularının hiyerarşisini arar. Sanat tarihi, tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bir bilimdir. Malzemeler ve onlara ait bilgileri araştırması, bulduklarını sınıflandırması, bunu yaparken de bir metot kullanmak durumunda olması, sanat tarihini bağımsız bir bilim olduğunu ispatlamaktadır. Sanat Tarihinin konusunu belirleyen tarih içindeki insan estetiğidir.
İnsan ise her çağda değiştiğinden, bu bilim dalı gelişme ve değişmelere ait bilgileri toplar; insanların sanat eseri üretmelerinin itici gücünün ne olduğunu, bu gücün sanat biçimlerini nasıl değiştirdiğini bilmek için çaba harcamaktadır. Sanat tarihi, tarih biliminin önemli bir dalıdır. Sanat tarihinin konusunun; sanatın ana şekilleri, dış ve iç belirtileri ile ilgili gelişme süreçleri; bunların yapı ve temalarını zaman ritimleri içinde incelemek, olduğu söylenebilir. Sanat tarihinde, fizikte olduğu gibi tahminler yürütme imkânı pek azdır. Çünkü sanat tarihi, doğada bulunan gerçekleri değil; insanın duygu ve düşüncesinden doğarak yaratılmış nesneleri incelemektedir. Onun konusu doğa bilimlerininki gibi hayvanlar, bitkiler vs. değil; farklı duygu birikimlerinin geçişken gösterdiği insan eserleridir.
Herhangi bir sanat eseri veya akımı, onu yaratan çevre içinde gerçek değerini ifade eder ve anlaşılır hale gelir. Tek kalan ve çevresinden koparılarak izole edilen her sanat eseri dar anlamda eşya olarak tarif edilebilse bile insanlığa verdiği mesaj açısından anlamını büyük çapta yitirmiş sayılır. Sanat tarihi, tarihin insan ile ilgili anlamı, süreci dile getiren sonsuz geçmiş ile sonsuz gelecek arasında ilişki kuran, onları irdeleyen kapsamlı olaylar birimidir. Sanatın doğuşundan günümüze kadar, dünyada var olan tüm sanatçı ve sanat yapıtlarının en genel anlamda analizlerini yapan akademik bilimsel bir disiplindir. Biçimsel olarak sanat tarihi, bir sanat yapıtının, sanatçının ve yapıtla ilişkili öteki bilgilerin incelenmesidir. Sanat tarihi eserin oluşturulduğu ortama bağlıdır ve yaşanan sosyo-kültürel düzen içinde oluşturma sürecinin ve sanat yapıtının araştırmasını sağlamaktadır.
Kaynakça
Artut, K.,(2004), Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri, Ankara.
Başaran, C., (1988), Arkeolojiye Giriş, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum.
Buyurgan, S. ve Mercin L.,(2005), Görsel Sanatlar Eğitiminde Müze Eğitimi ve Uygulamaları, Ankara.
Cömert, B.,(2006), Croce’nin Estetiği, Ankara.
Eyice, S.(2003), Sanat Tarihi Eğitimi, Sanat ve Plastik Sanatlar Eğitimi Dergisi, S.1.
Gültekin, M.(2009), “Sanat Tarihi Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlara İlişkin Yazın Taraması”, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.22/1, Bursa, s.103-121.
Göğebakan, Y. (2011), “Sanat Tarihi Öğretiminde Yöntem Karşılaştırması”, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, S.1, Malatya, s.87-100.
Kırışoğlu, O. ve Stokrocki M.,(1997), Ortaöğretim Sanat Öğretimi, Ankara.
Mülayim, S., (1989), Sanata Giriş, İstanbul.
__________, (1994), Sanat Tarihi Metodu, İstanbul.
__________, (1984), “Plastik Sanatlarda Anlatım Biçimleri ve Üslup”, Arkeoloji-Sanat Dergisi, S.3, İzmir, s.97-114.
[1] Araştırmacı/Yazar