NE KADAR AKTARABİLİRİZ

Ahmet Said ÇİTİL

İnsan bazen bir şeyi yeterince hissettiği kadarını anlatamadığını düşünür. Gerçekten anlatamadığı için midir? Yoksa o duygunun somut bir hale dönüşmesinin mümkün olmayışından mıdır? Bazen bir şey anlatmak, söylemek, konuşmak, yazmak herhangi bir şekilde içinizde olan bir duygu, bir bilgi, bir fikri dışarıya aktarmak bir şekilde kusmak, çıkarmak istersiniz; Bunu bazen söz ile yapmak istersiniz lakin ses tonunuzun yeterli olmadığından veya vurgunuzun iyi olmadığından veya kelimeleri doğru bir sırayla seçip telaffuz edememekten kaynaklı olarak söylemli bir aktarımdan vazgeçebilirsiniz. Yazı ile içinizdekini aktarmak istersiniz. Yeterince güzel ve akıcı bir üslupla yazamadığınızı düşünerek bu yolu da terk etmek durumunda kalabilirsiniz.

Bu bahsettiğim, özetle ‘’yeterince iyi değil‘’ olgusu, sadece aktarım yapacak kişide mi oluşur yoksa aktarım sağlanan kişi içinde geçerli olur mu. Teknik açıdan illa ki eksik olabilir yazılar benim değinmek istediğim nokta aktarılmak istenen asıl düşünce, fikir, gaye, amaç, hedef her ne dersek aktarım aracı değişkenlik gösterse bile, aktarılan kişide ‘’yeterince iyi değil’’ olgusunu mu oluşturur yoksa o duygu o fikirle dolu beyinler ve yürekler mi inşa eder. Bizim aktarmak istediğimiz derece de veya kademe de aktardığımız kişi de aynı hisseder mi? Yoksa aktarılmak istenen yazılar, söylemler, duygular hep eksik kalıp eksik mi hissedilir?

Bir örnekle konuyu inceleyelim

Sevgi:

Bir insanı sevdiğimiz zaman o insana içimizde beslediğimiz sevgiyi tam anlamıyla ne şekilde aktarabiliriz?

 Mesela söylemlerle sevdiğimiz kişiye sevgimizi kelimeler ve sesimizi birleştirip bazı söz sanatlarından faydalanarak sevdiğimizi sevdiğimiz kişiye medhiyeler güzel sözler sıralayarak anlatabilir, aktarabiliriz.

 Başka bir seçenek olarak sevdiğimizi sevdiğimiz kişiye sarılarak, elini tutarak hatta sevgi dolu gözlerle bakarak hissettirebilir, anlatabilir, aktarabiliriz.

 Yahut sevdiğimizi sevdiğimiz kişiye yazı yazma yöntemiyle bunu mektup ve şiirlerle aktarabiliriz.

 Yahut içimizdeki sevgiyi aktarmak için susabiliriz, her anında yanında olabilir, veya hiç kimsenin bilmediği yerde bilinmeyenler içinde gizlice sessiz sedasız özlem ve hasretle yoğrularak, saç tellerinizin yaşlanmalarına tanıklık ederek, ağlayarak ve niceleri…

Peki birçok şey yapsak bile, içimizde ki duygu veya fikirlerin bize göre yüce veya dahice olduğunu hissettiğimiz kadar hissettirebilir miyiz?

Evet sevgili dostlar hissettiğim aktarım yapılırken meydana gelen eksikliğin sebebi, bizim şahsi eksikliğimizden kaynaklı mıdır?

 Duyguların veya fikirlerin akıl ve kalpteki formatı; kelimeler, gözler, sarılmalar vs. ile açıklanamaz olmasından yani, kalbimizde ki duygunun veya aklımızda ki herhangi bir fikrin maddesel formatını tahayyül edemeyişimizden kaynaklı olarak mı tam anlamıyla aktarmada sorun yaşıyoruz?

 Yoksa içimizde gizlice yatan mükemmeliyetçilik arzusunun bir eseri midir?

Varmak istediğim fikri ve duyguyu soru sorarak bitiriyorum, kesin yargılardan kaçınarak çünkü aktarmak istediğim ve aktardığım aynı değilse yanlış aktarımlar olabilir. Değil mi?

Yorum Yaz

2 yorum “NE KADAR AKTARABİLİRİZ”