A. OKTAY FERİK

“Telmih Gönüllülük Hareketine İthafen”
Asrın en büyük felaketlerinden birini 6 Şubat Pazartesi gecesi saat 04.17’de 7.7 şiddetinde Pazarcık depremi ardından öğle saatlerinde 7.6 şiddetinde Elbistan depremi ile yaşadık. Deprem binlerce evi enkaza çevirirken 49.000 insanımızın kaybına neden oldu. Deprem sonrasında milletçe yaralarımızı sarmak için afetzede vatandaşlarımızın imdadına koşarak birlik ve beraberlik hissiyatıyla deprem bölgesine akın ettik. Türk milleti, milli şuur, vicdan ve his ile felaketten haberdar olur olmaz tamamen insani ve vicdani duygularıyla organize olmuş, elinde avucunda ne varsa yardım toplama merkezlerine yığılmış, tarihin kendisinden beklediği alicenaplığı, kadirşinaslığı ve ulviyeti izhar etmiştir. Bununla beraber vakıf medeniyetinin malikleri olarak günümüzde faaliyet gösteren sayısız Sivil Toplum Kuruluşları bölgeye giderek felaketzede vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına yönelik faaliyetlere girişmişlerdir. İlk günlerde arama kurtarma faaliyetleri ön planda iken sonraki günlerde barınma, beslenme ve emniyet ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar dikkati çekmiştir. Seyyar mutfaklar, seyyar hastaneler, seyyar psiko- sosyal danışma merkezleri alana yayılmışlar ve dört koldan insanımızın acılarını dindirme gayretine girmişlerdir. Bu büyük yangına şu veya bu demeden ağzında bir damla su taşıyan her kim olduysa Allah onlardan razı olsun. Devlet ve milletiyle el ele vererek vatanımızı matem yerine döndüren beton yığınlarının yarattığı sonsuz acı ve elemi kaldırmak için büyük bir seferberlik ilanıyla, üstün bir fedakârlık örneği sergilemiştir.
Şüphesiz her felaketin, acının, savaşın en büyük mağduru ve mazlumu çocuklardır. Onların dünyası biz yetişkinler gibi karanlık ve kirli değildir. Onların yüzlerinde melekleri kıskandıran güzellikte tebessüm yuvaları vardır. Kalpleri saftır, istekleri küçük mutlulukları büyüktür. Çocuklarımız bugünümüzün saadet kaynağı yarınlarımızın teminatıdır. Deprem bölgesinden ekranlara yansıyan fotoğraf kareleri, enkazdan kurtarılan çocuklarımızın kalpleri titreten haberleri ülkemizin her tarafında büyük bir sevince dönüşmüştür. İlk günlerden itibaren en acil ve öncelikli ihtiyaçlar listesinde de yine yavrularımızın bezleri, mamaları yer almaktaydı. Toprak olanların gözyaşları gönül tarlamızı durmaksızın ıslarken hayatta kalıp yaşama tutunmaya çalışanların bakışları, belli belirsiz tebessümleri yüreklerimizi ısındırdı. Telmih Dergisi’nin afet bölgesinde özellikle çocuklar üzerinde yaptığı faaliyetler ise bu noktada taraflı, tarafsız herkesin takdir ve tebrikini toplamıştır. Bir dergiden daha fazlası olduğunu ispat eden Telmih’in, gönüllüleri Telmih Gönüllülük Hareketi çatısı altında özellikle Adıyaman ve Malatya’nın kırsal kesimlerine, kimsenin ulaşmadığı köylere giderek gözleri yolda yardım bekleyen vatandaşlarımıza moral ve şifa oldular. Sosyal Medya hesaplarından her yardımı gönüllüleriyle, bağışçılarıyla paylaşan Telmih yönetimi özellikle çocuklar üzerindeki hassasiyeti ile gönülleri fethetmiştir.
Bendeniz Telmih Dergisi’nin koordinatörlerinden ve Genel Yayın Sorumlusu olan Sayın Talat ÖZER hocamız ile yaptığım görüşmelerde kendisinin hep şu cümlesine şahitlik ettim. “Hocam bizler sadece dergi değiliz. Milletimizin mukadderatında var olan her acıya, sevince ortağız. Ve üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız”. Evet, bu kısa ve veciz ifadelerle köy köy, belde belde gönderilen yardımları sahiplerine ulaştırdılar. Depremin üzerinden üç haftadan fazla zaman geçmesine rağmen onların ulaştıkları köylerde halen kalkmamış kar örtüsünü görünce rakımı ne kadar yüksek, ulaşımı ne kadar zor yerlere gittiklerini ve ihtiyaç sahiplerini sevindirdiklerini müşahede ediyoruz.
Aziz Okur,
Her çocuk kendi özelinde farklıdır, masumdur, mazlumdur. Fakat köy çocuklarının ayrı bir hususiyeti vardır. Bendenizde köyde doğdum ve büyüdüğüm için biliyorum ki köydeki imkânlar şehir hayatı gibi değildir. İstediğiniz her şeyi alamayabilirsiniz, hafta pazarını beklersiniz. Soğuğu çetin yaşarsınız, sıcağı sokakta, denizde değil tarlada alın teri döken anne ve babalarınızın yanında hissedersiniz. Canınız bir şey çekerse hemen alamazsınız. Oyuncaklarınızı kendiniz yaratır, imal edersiniz. O sebeple köy çocukları yokluk içinde var etmeye çalıştıkları zorlu hayatın mahir birer elleri ve zihinleri olarak yetişirler. Hazırı bilmezler. Onlar için beş on dakikalık bir eğlencenin bile saatlerce ön hazırlığı, çilesi vardır. Telmih Dergisi Gönüllülük Hareketi gittiği köylerde afetzede köy çocuklarının yüreklerine dokunurken bizler kilometrelerce uzakta gözyaşlarımıza hâkim olamadık. Bunun ne kadar değerli bir şey olduğunu o hayattan gelenler bilir.
Kıymetli okur,
Çocuklar hep gülsün diyerek ülkece seferber olduğumuz bu zor günlerde gerek stadyumlarımızda gördüğümüz ve bütün dünyayı hayrete gark eden organizasyonlar, gerek deprem bölgesinde çocuklar için inşa edilen yaşam ve eğlence alanları ile tiyatro, orta oyunu vb. etkinlikler, gerek askerimizin en ücra köşelere bile giderek mağdur olan vatan evlatlarımızla kucaklaşmaları, onlarla maç yapmaları bunların hepsi takdire şayan her türlü övgüye layık davranışlardır. Telmih Gönüllülük Hareketi’nin bu büyük afette bölgede özellikle Adıyaman ve Malatya kırsalında üstlendiği bu misyon ve icra ettiği gayretle sahada aktif olan tek dergi olduğunun da bir kez daha altını çizmek istiyorum. Buradan başta Talat ÖZER dostumuz olmak üzere bütün emeği geçenlere şükranlarımızı arz ediyoruz.
Bu arada kısaca çocuklar ile ilgili yapılan bir başka güzel etkinlikten de bahsetmek istiyorum. Bursa merkezli Vatan Sevdalıları Platformu geçen haftalarda “Çocuklar Hep Gülsün” sloganıyla oyuncak bağışı seferberliği başlattı. Kısa sürede çok büyük bir başarıya imza attılar ve bir büyük araç dolusu oyuncağı Hatay’da yüzleri gülmeyi bekleyen cennet kokulu yavrularımıza ulaştırdılar. Yaptıkları bu iyiliklerin ecrini ise iki ay önce menfur bir saldırıda kaybettiğimiz değerli akademisyen Doç.Dr. Sinan ATEŞ’in aziz hatırasına ve ruhuna hediye ettiler. Rabbim hayırlarını kabul etsin.
Değerli Okur,
Şu hususu da kısaca belirterek yazıma son vermek istiyorum. Bu büyük afetin neden bu denli büyük hasarlar ve kayıplara sebep olduğu hepimizin malumudur. Depremin öldürmediği çürük binaların, betondan, malzemeden çalınarak yapılan yapıların öldürdüğü bilimsel olarak artık sarahaten ortadadır. Usulüne uygun olmadan yapılan her iş milletimize mezar olmuştur. Bunda tepeden tırnağa her yetkili sorumludur. Milli Mücadelede takriben 38.000 askerimizi zayiat (şehit, hastalık, kayıp hepsi) verdiğimizi düşünürsek bu büyük afette kaybettiğimiz 49.000 canın ne anlama geldiğini hep beraber oturup takdir edelim? Artık tahammül noktası aşılmıştır. Ders çıkaracağız deme lüksümüz yoktur. Deprem ülkesi olan vatanımızda insanlarımızın zor zahmet edindiği ve ömrü boyunca borcu altına girdiği iki göz odalı evler, nice masumların, mazlumların, canların mezarı olmasın. Artık tek bir insanımızı bile tedbirsizliğe, ihmale kurban vermeyelim. Bugünden itibaren ülkemizin birinci meselesi deprem olmalıdır. Düşman kuvvetlerine karşı verdiğimiz zayiattan fazlasını ihmale, fazla para kazanma hırsına, kayırmacılığa, usulsüzlüğe kurban vermemizin maşeri vicdanda tahammülü kalmamıştır. Deprem gerçeği milli bir meseledir. Depremin yarattığı ağır sonuçları ortadan kaldırmak, yaraları sarmak, bölgeyi yeniden imar ve ihya etmek için afetin ilk gününden bugüne kadar yoğun bir gayret ve azim ile çalışan her kurumu, sivil toplum kuruluşunu takdir ve minnetle anıyoruz. Bu büyük bir yangın ve bu yangına ağzında bir damla su ile koşan herkes, her düşünce, her görüşten insana müteşekkiriz. Biz birlikte güçlüyüz. Biz birlikte Türkiye’yiz.