Nurgül TEKELİ

Orman ekosistemlerinde ekolojik bütünlüğün kaybolmasının ana nedeni ağaçların çeşitli nedenlerle kesilmesi ya da yangın sonucu kayıplar sebebiyle tahrip olmasıdır. Tahrip olmuş ormanların tekrar yenilenmesi için ağaçlandırılması gerekir.
Ağaçlandırma deyince aklımıza ilk fidan dikimi gelir. Halbuki fidan dikme ağaçlandırma süreci için küçük bir adımdır.
Ağaçlandırma, alanın belirlenip etüt çalışmaları yapılarak projelendirilmesinden, dikilen fidanların diğer bitkilerin boyunu geçene kadar yaşamasını engelleyen koşulların ortadan kaldırılmasına kadar içine alır. Zararlı otları temizleme, çapalama, sürgün kontrolü, kuruyan fidanların yerine yeni fidanların dikilmesi gibi uzun süreli bir çalışma süreci vardır.
Dünya çapında orman alanlarının%93’ü doğal olarak gelişen ormanlarken %7’si ağaçlandırma yoluyla gelişmiştir.
Türkiye’de yapılan bir araştırma sonucu ülkemizde orman alanı artan bölgelerde ağaçlandırmanın yapılması değil köyden kente yapılan göçler etkili olmuştur.
Ormanlar, iklim krizi ile mücadelede insanların en önemli yardımcıları olmuşlardır. Son 30 yılda yeryüzünde gerçekleşen insan kaynaklı karbon salınımlarının yaklaşık %15’ini ormanlar temizlemiştir.
Orman, bir ekosistem ve binlerce yılda oluşuyor. Ağaçlandırma ile ekosistemler için ise uzun bir süre gerekiyor. Her ağaçlandırma ormana dönüşmediği gibi bir sonraki sene aynı yere yeniden ekim yapmaya ihtiyaç olabiliyor.
Ülkemizde, orman sahasını genişletmek ve ağaç türlerini çoğaltmak, erozyon kontrolünü teşvik ederek toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi yeniden oluşturmak, biyolojik çeşitliliği geliştirmek, çevre ve doğayı korumak gibi pek çok amaçla tüm yurtta fidan dikim etkinlikleri düzenlenmektedir.
Fakat sosyal sorumluluk projelerine destek vermek, fidan bağışında bulunmak, fidan dikmek, ağaçlandırma için yeterli olmuyor. Tutunma ve yetişme sürecinde ihtiyacı olan koşulları oluşturmak, bakımını sağlamak için de bizlerin daha özverili olması gerekiyor.
Her diktiğimiz fidanı sahiplenir zaman ayırıp bakımı ile ilgilenirsek yeşilin geliştirilmesi ve korunmasına kalıcı bir katkı sağlamış oluruz.
Bahar’ın gelişiyle doğanın kucak açması doğru orantılı. Toprağın bereketlendiği, çiçeklerin açtığı, ağaçların yeşerdiği, güneşin gülümsediği harikulade bir tablonun tüm nimetlerinden faydalanmak için birbirimizle yarışırız. Doğa bize elindeki her şeyi karşılıksız sunuyor. Ben dili, nefsi ve zararı olmadan.
Peki bu yüce mütevaziliğin karşılığında insan ne yapıyor?
İnsan var, bir fidan dikiyor, bir ağaç suluyor, bir çiçek seviyor ama…
İnsan var, ormanları ateşe veriyor, yeşili yok edip binalar yapıyor, piknik yapmak için ağaçların dallarını kırıyor parçalıyor, sinirleniyor tekmeler atıyor, çöplerini bitkilerin üzerine saçıyor…
Peki sen, hangisisin?